31 Aralık 2007 Pazartesi

özel gereksinimli ünlüler





Her insan başarır yeter ki başarması için fırsat verilsin


Engellerine meydan okuyan dünyaca ünlü isimlerden sadece birkaçı:

EDISON, THOMAS ALVA (bilim adamı):
Çocukluğunda geçirdiği kızıl hastalığı nedeni ile kulakları duymuyordu. Tüm hayatı boyunca sadece 3 ay okula gidebildi. İşitme yetersizliği anlaşılamadığı için okulda başarısız olarak değerlendirilip okuldan uzaklaştırılmıştır. Eğitimi ile annesi ilgilendi, özel öğretmenlerden ders aldı ve 10 yaşında ilk laboratuarını açtı. Kimya ve elektriğin temel kavramlarını kendi başına öğrendi.1876’ da “buluş fabrikası” adını verdiği özel laboratuarında elektrik ampulü üzerine çalıştı. 1887 de buluşlarını geliştirdi.

AŞIK VEYSEL (Türk halk ozanı):
7 YAŞINDAYKEN Sivas dolaylarında yayılan çiçek salgını yüzünden önce bir gözünü daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Küçük yaşta saz çalmayı öğrendi, 1933 yılına kadar Karacaoğlan, Emrah ve Dertli gibi halk ozanlarının deyişlerini söyledi. 1933’ ten sonrada Ahmet Kutsi Tecer’ in cesaretlendirmesiyle saklı tuttuğu kendi deyişlerini söylemeye başladı.

KAHLO FRİDA (ressam):
6 yaşında çocuk felci geçirdi, sağ bacağı sol bacağından daha inceydi. 18 yaşında bir trafik kazası sonucu vücudundaki kemiklerin %70 i kırıldı ve vücudu çelik bir korsenin içine hapsedildi. Yatağa bağlı olan Frida’ nın ailesi oyalanması için yatağın tavanına bir ayna yerleştirdi ve babasının hediye ettiği boya tüpleriyle aynadaki kendi yüzüne bakarak çeşitli desenler yaptı. Sonuçta kendi kendisinin ressamı oldu. Meksika sanat camiasına girdi ve kişisel sergisini açtı.

DOSTOYEVSKİ, MİHAİLOVİÇ FYODOR (Rus yazar) :
Epilepsi hastasıydı. Ağır epilepsi nöbetleri geçiriyordu ve nöbetin ne zaman geleceğini bilememekten dolayı çok sıkıntılı zamanlar geçiriyordu. 25 yaşında ilk romanı “insancıkları” yazdı.


BEETHOVEN, VAN LUDWİNG (besteci):
Babası Bonn Prensliği sarayında müzik görevlisiydi. Beethoven’ ın müzik yeteneğini 4 yaşındayken far etti ve eğitmeye başladı fakat bu eğitim zamanla babasının alkolik olması nedeniyle işkenceye dönüştü. Sabahlara kadar klavsen başında çalıştırır doğru çaldığında ödül vermez, yanlış çaldığında işkenceye maruz bırakırdı. 8 yaşında ilk kez 11 yaşında ilk bestesini yaptı.30 yaşında işitme duyusunu kaybetti, ağzına aldığı çubuğun diğer ucunu piyanoya koyarak ses titreşimlerinden notaları hissetmeye çalıştı. İlerleyen zamanlarda işitme yetersizliği tamamen bir engele dönüştü.buna rağmen önemli bestelere imza attı.

CHRISTY BROWN (İrlandalı yazar):
Beyin felçli olarak doğdu, konuşmasını ve hareketlerini kontrol edemiyordu, sadece sol ayağını kontrol edebiliyordu. Fakat bu engeller onu engellemedi büyük bir azim ve annesinin desteği ile İrlanda edebiyatının devleri arasına girdi. “Sol ayağım” isimli kitabı, yazarın kendi hayat öyküsünü anlatmaktadır.

NEWTON, ISAAC (bilim adamı):
Manik depresif bozukluk tanısı olan Newton, anneannesinin yanında büyüdü23 yaşında matematik alanında önemli bir çalışma olan “diferansiyel ve integral” konusunu ortaya çıkardı. 26 yaşında ilk yansıma teleskopunu üretti. 27 yaşında kuramları açıklamaya başlamış, 45 yaşında yerçekimi ve hareket yasalarının da yer aldığı “Doğa felsefesinin matematik ilkeleri” isimli büyük eserini yayımladı. 62 yaşında “optik inceleme” yapıtını yayınladı.

MOZART WOLFERL (besteci):
Üstün zekalı olan Mozart, müzik yeteneğini 3 yaşında sergilemeye başladı.4 yaşında klavsen çalmaya başladı, 5 yaşında ilk bestesini yaptı. 13 yaşında tüm Avrupa’ yı dolaştı, katıldığı turneler nedeniyle hiç okula gitmedi.

HAWKING, STEPHEN (İngiliz fizikçi):
Motor neurone tanılı Hawkıng, Oxford üniversitesinde doğu bilimleri okuyordu, istediği kadar başarılı olamıyordu. Hastalığını araştırmak için tıp konuları ile ilgilendi, 1967 de Astronomi Enstitüsünde profesör oldu. 1970 de kara delikler üzerinde çalışmaya başladı. Kuantum ve izafet teorilerini kullanarak, kara deliklerden radyasyon yayıldığını keşfetti.

MİTAT ENÇ (bilim admı):
1929 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okurken tutulduğu bir göz hastalığı nedeni ile okulu bırakmıştır. İstanbul ve Viyana da çare aramış fakat bulamamıştır. Daha sonra Viyana Yüksek Pedagoji Enstitüsünde özel eğitim tahsiline başlamıştır. Harvard ve Comombila üniversitelerinde özel eğitim alanın da yüksek lisans yapmıştır.

30 Aralık 2007 Pazar

davranaşı problemi olark değerlendirmenin ölçütleri

Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır.

—Davranışın sergilenmesi sırasında, bireyin çevresi ya da çevresindeki insanlar zarar görüyorlarsa,
—Davranışları bireyin eğitimine engel oluyorsa,
—Davranışları her defasında başka olumsuz davranışların, tepkilerin oluşmasını tetikliyorsa,
—Bireyin sergilediği davranışlar onun sosyal yaşam etkileşimlerinden uzak kalmasına neden oluyor, yalnız kalması sonucunu doğuruyorsa problem davranıştan söz etmek mümkündür.
Dil çıkarma, tükürme, vurma, sallanma, ısırma bunlara örnektir.


İlk etapta sorulması gereken iki soruya yanıt bulmak müdahale için şarttır:
1. Yapılan davranış gerçekten bir problem davranış mıdır? Davranışın
ortadan kalkması gerçekte ne kadar önemlidir? Davranışın ortadan kalkması çocuk için ne kadar gereklidir?

2. Çocuğun gelişim düzeyi nedir? Bu gelişim düzeyi onun bu davranışı sergilememesi için uygun bir düzey midir?

Eğer her iki soru başlığının cevabı müdahaleyi gerektirecek şekildeyse bir sonraki adıma geçilebilir. Bu adıma geçmeden önce akılda tutulması gereken noktalar;
• Tutarlı olmak

• Objektif olmak
• Çevrenin işbirliğini sağlamak
• Sabırlı olmak
• İyi bir gözlemci olmak

—Problem davranışın tam olarak hangi ortamlarda ortaya çıktığını gözlemleyip muhtemel sebepler ortaya koyun.
—Çocuğun sebeplerine, isteklerine ulaşmak için yapmasını istediğiniz davranışı belirleyin.
—Bu hedef davranış olumlu ve gerçekçi olmalıdır. Kendinize şu sorunun cevabını vermeye çalışın bu hedef davranışı sergilemesini niçin istiyorum.
—Çocuğun asıl hedef davranışa varmadan önce yapabileceği daha kolay ve muhtemel davranışlar belirleyin.
—Çocuğa uygun pekiştireçler belirleyin(pekiştireç: davranışın ortaya çıkma sıklığını arttıran etken)Bu pekiştireçleri çeşitlendirmeye çalışın. Kolay ulaşılabilir, çocuk için cazip olan pekiştireçler belirleyin. Bu pekiştireçlerin etkinliğinden emin olunPekiştireci hedef davranışa en yakın olan davranış sergilendiğinde hemen verinHemen hedef davranışın yapılmasını beklemeyin. Çocuğun en ufak olumlu hareketini ödüllendirin.
—Ona tam olarak ne yapmasını istediğinizi, net ve kısa bir biçimde anlatın.

işitme kaybının belirtileri





İşitme engelinin farkına varılması:

Çocuk;

· Sıklıkla ağzını açıyor mu?

· Elini sıklıkla ağzına götürüyor mu?

· Yüksek ve alçak seslere tepki vermiyor mu?

· Konuşan insanların dudaklarına bakıyor mu?

· Konuşan kişinin sıkça sözünü kesiyor mu?

· Konuşurken sesinde monotonluk var mı?

· Bazı sözcükleri sık kullanıyor mu?

· Başını sesin geldiği yöne doğru çeviriyor mu?

· Söylenenleri birkaç kez tekrarlattırıyor mu?

· Sese karşı refleksif hareket ediyor mu?

Eğer bu 10 sorudan 5 ve daha fazlasına cevabınız evetse, işitme yetersizliğinden şüphelenebilirsiniz.

engellilere yönelik tutumlar ve getirileri






ENGELLİLERE YÖNELİK TUTUMLAR


Tutum; kişilere, kümelere, nesne ya da düşüncelere yönelik süreklilik gösteren öncen biçimlenmiş duygu, düşünce ve inançlar bütünüdür. Tutumlar anne ve babalar taklit edilerek öğrenilmiştir. Evde yer alan ortak değer yargılarıyla büyümüş olmanın sonucu olarak kişilere, olaylara, olgulara yönelik ilk tutumlar da oluşmaya başlar. Engellilere yönelik tutumlar 5 yaş sonrasında olumsuzlaşmaya başlar.

Peki; engellilere yönelik olumlu ve olumsuz tutumlar nasıldır?

Olumlu tutum; eğer siz yetersizlikten etkilenmiş bir insanı, önce insan sonra farklı ihtiyaçları olan bir insan olarak görüyorsanız tutumunuz olumludur..örneğin; bedensel engelli bir bireyi önce insan daha sonra hareket edebilmesi için tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyan bir insan olarak düşünmek olumlu tutuma sahip olmaktır. Olumsuz tutum ise; yetersizlikten etkilenmiş bireylerin herhangi bir davranışını sahip olukları yetersizlikle açıklıyorsanız tutumunuz olumsuzdur..örneğin; zihin engelli bireyin toplama işlemini öğrenememesinin sebebini, farklı bir öğretim yöntemine ihtiyacı var şeklinde açıklamak yerine, zihin engelli olduğu için öğrenemiyor şeklinde açıklamak olumsuz tutuma sahip olmaktır.

Engellilere karşı olumsuz tutuma sahip olmak nelere yol açar?

Öğretmen kendinde ya da uyguladığı öğretme yönteminde hata ramak yerine hatayı çocukta buluyor, çünkü öğrenememesinin sebebi bireyin engelli olmasıdır. Tutumlar taklit yoluyla öğrenme sonucu oluşur demiştik, eğer öğretmen olumsuz tutum sergileyen bir öğretmense, onu örnek alan öğrencilerde engellilere karşı olumsuz tutum sahibi olacaklardır, buda normal öğrencilerin, yetersizlikten etkilenmiş bireyleri dışlama eğilimi göstermelerine yol açabilecektir. Olumsuz tutumun getirdiği bir diğer sonuç ise; yetersizlikten etkilenmiş bireylere yönelik her türlü hizmetin önünü tıkamasıdır. Bugün engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik çevresel düzenlemelerden hangisi tam anlamıyla başarıya ulaşmış? Etrafa baktığınızda kaldırımlarda bedensel engelli bireyler için yapılması gereken kaç tane rampa görüyorsunuz? Ya da üst geçit ve alt geçit gibi yerlerde kaç tane engelli asansörü görüyorsunuz, gördüğünüz asansör çalışıyor mu, çalışanlarda gerçekten amacına yönelik mi kullanılıyor? Ya da diğer ülkelerde de kullanılan sesli trafik ışıklarından kaç tane gördünüz yaşadığınız çevrede? Bu örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Bu aksaklığın en önemli nedenlerinden biri de bu düzenlemeleri yapacak kişilerin sahip olduğu olumsuz tutumlardır. Engelli bireyin yaşadığı zorluğu çevresel düzenlemelerin yetersizliğine değil de, bireyin yetersizliğine bağlamaktadırlar buda engellilere yönelik her türlü hizmetin önünü tıkamaktadır..