3 Ocak 2008 Perşembe

sp' li bireyler ve özellikleri


CEREBRAL PALCY NEDİR?


Cerebral Palcy (sp) sinir sistemi ile ilgili olan bir bedensel yetersizliktir, kasıntılı beyin felci olarak ta bilinir. Beynin belirli kısımlarındaki tahribata bağlı olarak gerçekleşen fonksiyon bozukluğudur. Doğuştan ya da yaşamın ilk yıllarında meydana gelir. Vücuttaki sinir ve kaslarda herhangi bir problem olmamasına karşın beyinde bulunan kasların kasılıp-gevşemesini kontrol eden mekanizmanın bozulması nedeniyle bireyde çeşitli duruş, hareket bozuklukları ve vücutta kasılmalar meydana gelir.

Sp’li çocuklarda felç, aşırı kas zayıflığı, el-göz ve ayak-göz koordinasyon bozukluğu, denge bozukluğu, refleks devamlılığı, koruyucu reflekslerin gerçekleşmemesi gibi motor işlevlerde çeşitli şekillerde ve derecelerde bozukluklar görülür. 6 çeşit Cerebral palcy vardır. Bunlar:

* Spastacity: cerebral plcy’ in %40-%70 oranında en çok görülen türüdür. Bu türde uzatma ve gerilme reflekslerinde kaslarda fazla gerilme görülür. Bu yüzden gerilme refleksi de denilir. Bu tip bireylerin özellikleri; bacakları içe doğru dönük, diz kapakları bitişik, bir ayak topuğu yeren kalkık durumdadır.

* Athetosis: cerebral plcy’ in %40-%45 oranında görülen türüdür. İstem dışı hareketlerde bir düzensizlik, sertlik ve titreme görülür. Bu hareketleri engellemek için gerginlik ve tutma pozisyonları kendini gösterir. Bu tip bireylerin özellikleri; vücudun durumu sık sık değişir, parmakları uzun ve kıvrıktır, ayak parmakları geriye çekik ve eğiktir ve konuşmada sık sık eklemleme bozuklukları görülür.

* Ataxia: sp’ nin %10 oranında görülen türüdür. Beyincikte olan bir hasardan kaynaklanır. Bu tür felçlilerde koordinasyon bozuklukları, dengesiz yerel uyum sağlama güçlükleri, baş dönmesi görülür. Bu tip bireylerin özellikleri; savsak yürür ve çok yavaş konuşurlar.

* Rigidity: sp’ nin %5 civarında görülen türüdür. Bu bazal gangliada zir zarar sonucu oluşur. İrade ve istek dışı bir gerilme refleksi olmaksızın sertlik ve katılık olan bir durumdur. Bu tip bireylerin özellikleri; hareket etmek istedikleri zaman kasları sertelşir ve hareket edemezler.

* Tremor: sp’ nin %5 oranında görülen türüdür. Bu tip bireylerin özellikleri; istem dışı harekette bulunurlar ve titrerler.

* Karışık tip: cerebral palcy, çoğunlukla yukarda açıkladığım gibi belirgin özelliklerde görülmez, bazen birkaçını bazen hepsinin karışımı olarak görülür.

2 Ocak 2008 Çarşamba

zihin engeli nedenleri ve fark edilişi

“Zihinsel engelli birey” kimlere denir?

Çeşitli nedenlere bağlı olarak, genel zihinsel işlevlerde, temel akademik becerilerde ve öz bakım becerilerinde akranlarından geride olan aynı zamanda uyum sorunu gösteren bireylerdir
Zihinsel engelin nedenleri nelerdir?

Doğum öncesi nedenler:
Annenin geçirmiş olduğu hastalıklar ( rubella, alman kızamığı, frengi, teksa, menencit…)
Zehirlenmeler
Yüksek dozda alınan ilaçlar
Yetersiz ve dengesiz beslenme
Alkol, uyuşturucu gibi madde bağımlılığı
Röntgen ışınları
Kromozom anormalikleri
Fiziksel sorunlar


Doğum anı nedenler :
Bebeğin oksijensiz kalması
Doğum da forseps vakum gibi yöntemlerin kullanılması
Doğumun doktor kontrolünde gerçekleştirilmemesi
Erken ya da geç doğum
Zor ve güç doğum


Doğum sonrası nedenler :
Bebeğin geçirdiği hastalıklar (menencit, beyin felci, beyin iltihabı, boğmaca, enfeksiyonel hastalıklar…)
Yetersiz ve dengesiz beslenme
Bazı yiyeceklerdeki katkı maddeleri
Maruz kalınan olumsuz çevre, yoksul çevre koşulları
Yetersiz öğrenme yaşantısı


Zihinsel engel nasıl fark edilir?

Zihinsel engelin farkına varılması 2 gurupta toplanır:

Doğum öncesinde farkına varma
Doğumdan sonra farkına varma


1) Doğum öncesi farkına varma

Ultrasonografi :
Daha az zorlayıcı bir yöntemdir, ses dalgaları, fetüste gelişim geriliği olup olmadığını anlamaya hizmet eder.bu izleme X ışınları kullanılmadan


Kan alma :
En kolay ve en ucuz yöntemdir. Kandaki AFP düzeyi ölçülür. Kanın analiz edilmesiyle sipina-bifida ya da down sendromu riskini ortaya çıkarabilir. Fakat bu yöntem down sendromu riskini %10 düzeyinde gözden kaçabilir. Bu test tek başına down sendromunun varlığını yada yokluğun kesin olarak söylemez.


11-14 testi ( ikili test) :
Gebeliğin 11-14 haftaları arasında bebeğin ense pilisi kalınlığı ölçülmesi ve beraberinde anneden alınan kanda beta HCG ve PAPP-A ölçümü sonucunda gerçekleşen testtir.


16-18 testi ( üçlü test):
Gebeliğin 16-18 haftaları arasında yapılan bir kan testidir.Anneden alınan kanda üç ayrı hormon ölçümü yapılır. Hormon ölçüm sonuçları, anne adayının yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı gibi değişkenler ve gebelik haftasıyla birlikte belirli bir değerlendirmeye tabi tutulmasıyla gerçekleşen testtir.


Amniosentez :
Annenin karın altında ince bir iğneyle, bebği rahimde çevreleyen embriotik sıvıya girilerek az miktarda amniotik sıvının alınarak biokimyasal olarak test edilmesiyle yapılır. Gebeliğin 14-18 haftalarında yapılır. Bu yöntem down sendromunun olup olmadığını kesin olarak söyler. Testin tek riski % 1 düşük tehlikesinin bulunmasıdır.


Biopsi :
Gebeliğin 9-12 haftalarında yapılan bir uygulamadır. Annenin bebeğin hareketlerini hissetmesinden önce yapılır. Bazı enzimlerin aktivitelerinin ölçümünde ve fetüsün cinsiyetini belirlemede, aynı zamanda down sendromunu belirlemede kesinliği vardır. En önemli avantajı, en erken uygulanabilen test olması ve olası bir gebeliğe son verme kararında duygusal olarak daha az yıpranma ve bu aşamada tıbbi olarak daha az risk taşımasıdır


2)Doğumdan sonra farkına varma

Apgar testi :
Apgar puanlama yoluyla yapılan bir testtir. Yeni doğanın fiziksel tepkilerinin gelişiminin ve sağlığının ölçümüdür. Test bebek dünyaya geldikten 1 dakika sonra uygulanır. 3,5 ve 10’ uncu dakikalarda tekrar edilir. Testte izlenen noktalar; nabız ( kalp atış oranı), soluk alıp verme (nefes alma çabası), refleks tepkileri (uyarılmaya yanıt verme), etkinlik (kas tonusu), görünüş (renk) gibi noktalardır. Puanlama ise; 0 (zayıf) dan 2 (iyi) ya doğru puanlar verilir. Toplam değer, 0-3 arasındaysa kötü fiziksel durumu ve durumun ciddi olduğunu ifade eder, 4-6 arasındaysa kısmen iyi, 7-10 arsındaysa iyi fiziksel durumu ifade eder. Maksimum değer 10’ dur. Bu testin amacı; bebeğin doğumda gelişimsel durumunu belirlemek ve gelişimsel gerilik riski bulunan bebekleri olabildiği kadar erken fark edebilmektir.

Yeni doğan davranış değerlendirme testi :
Doğumdan kısa bir süre sonra uygulanan fakat apgar kadar yaygın olmayan bir testtir. Bu değerlendirme aracı merkezi sinir sistemi anormalliklerini ve duyusal yeterlilikleri daha ayrıntılı değerlendirir. Bebeğinin davranış kalitesini ve gelecekteki işlevinin ne olacağını söyleyebilir. Apgara oranla daha iyi sonuçlar verir. Bu test ailelere bebeğin neler yapabildiğini göstermek için yapılır.


Brazelten yeni doğan davranış değerlendirme testi :
Bebeğin çevreye olan ilk tepkilerini değerlendirmek için yapılır. Testte 20 nörolojik 27 davranışsal değerlendirme maddesini içerir. Nörolojik maddeler; yürüme refleksi, ekstremitleri yerleştirme refleksi, moro ve emme refleksi gibi maddeleri içerir. Davranışsal değerlendirme maddeleri; durum, genel ve öznel davranışsal değerlendirme maddelerinden oluşur. Durum davranışları: uykudan ağlamaya kadar olan davranışları içerir. Genel davranışlar: dikkat düzeyi, sevimlilik derecesi, hareketlilik derecesi, gülümseme sayısı, kendi kendine sessiz bekleme düzeyidir. Öznel davranışlar: görsel ve işitsel yönlendirme tepkilerini içerir. Nörolojik maddeler 3 dereceli puan üzerinden hesaplanır, davranışsal maddelerin her biri 9 dereceli puandan hesaplanır. Her ölçeğin orta noktası tahmini olarak 3 aylık bebğin davranış sonucu orataya çıkarır.


Denver gelişimsel tarama testi :
Çocuklardaki gelişimsel gecikmeyi ve bozukluğu fark etme amacıyla kullanılır. Süresi yoktur. 105 maddeden oluşur. Bu bir tarama testidir. Bu test hem çocuğun neler yapabildiğinin gözlenmesi hem de bazı maddelerde anne ve babanın çocuğa ilişkin gözlemlerine yer verir.


Dikkat !!!
Ağır derece de zihinsel engeli olan bebekler daha erken fark edilirler; fakat hafif derecede zihin engeli olan bebekler erken fark edilemezler. Hafif derecede zihin engeli ve öğrenme yetersizliği olan çocuklar ancak okul döneminde, öğretmenin gözlemi doğrultusunda fark edilebilirler.

31 Aralık 2007 Pazartesi

özel gereksinimli ünlüler





Her insan başarır yeter ki başarması için fırsat verilsin


Engellerine meydan okuyan dünyaca ünlü isimlerden sadece birkaçı:

EDISON, THOMAS ALVA (bilim adamı):
Çocukluğunda geçirdiği kızıl hastalığı nedeni ile kulakları duymuyordu. Tüm hayatı boyunca sadece 3 ay okula gidebildi. İşitme yetersizliği anlaşılamadığı için okulda başarısız olarak değerlendirilip okuldan uzaklaştırılmıştır. Eğitimi ile annesi ilgilendi, özel öğretmenlerden ders aldı ve 10 yaşında ilk laboratuarını açtı. Kimya ve elektriğin temel kavramlarını kendi başına öğrendi.1876’ da “buluş fabrikası” adını verdiği özel laboratuarında elektrik ampulü üzerine çalıştı. 1887 de buluşlarını geliştirdi.

AŞIK VEYSEL (Türk halk ozanı):
7 YAŞINDAYKEN Sivas dolaylarında yayılan çiçek salgını yüzünden önce bir gözünü daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Küçük yaşta saz çalmayı öğrendi, 1933 yılına kadar Karacaoğlan, Emrah ve Dertli gibi halk ozanlarının deyişlerini söyledi. 1933’ ten sonrada Ahmet Kutsi Tecer’ in cesaretlendirmesiyle saklı tuttuğu kendi deyişlerini söylemeye başladı.

KAHLO FRİDA (ressam):
6 yaşında çocuk felci geçirdi, sağ bacağı sol bacağından daha inceydi. 18 yaşında bir trafik kazası sonucu vücudundaki kemiklerin %70 i kırıldı ve vücudu çelik bir korsenin içine hapsedildi. Yatağa bağlı olan Frida’ nın ailesi oyalanması için yatağın tavanına bir ayna yerleştirdi ve babasının hediye ettiği boya tüpleriyle aynadaki kendi yüzüne bakarak çeşitli desenler yaptı. Sonuçta kendi kendisinin ressamı oldu. Meksika sanat camiasına girdi ve kişisel sergisini açtı.

DOSTOYEVSKİ, MİHAİLOVİÇ FYODOR (Rus yazar) :
Epilepsi hastasıydı. Ağır epilepsi nöbetleri geçiriyordu ve nöbetin ne zaman geleceğini bilememekten dolayı çok sıkıntılı zamanlar geçiriyordu. 25 yaşında ilk romanı “insancıkları” yazdı.


BEETHOVEN, VAN LUDWİNG (besteci):
Babası Bonn Prensliği sarayında müzik görevlisiydi. Beethoven’ ın müzik yeteneğini 4 yaşındayken far etti ve eğitmeye başladı fakat bu eğitim zamanla babasının alkolik olması nedeniyle işkenceye dönüştü. Sabahlara kadar klavsen başında çalıştırır doğru çaldığında ödül vermez, yanlış çaldığında işkenceye maruz bırakırdı. 8 yaşında ilk kez 11 yaşında ilk bestesini yaptı.30 yaşında işitme duyusunu kaybetti, ağzına aldığı çubuğun diğer ucunu piyanoya koyarak ses titreşimlerinden notaları hissetmeye çalıştı. İlerleyen zamanlarda işitme yetersizliği tamamen bir engele dönüştü.buna rağmen önemli bestelere imza attı.

CHRISTY BROWN (İrlandalı yazar):
Beyin felçli olarak doğdu, konuşmasını ve hareketlerini kontrol edemiyordu, sadece sol ayağını kontrol edebiliyordu. Fakat bu engeller onu engellemedi büyük bir azim ve annesinin desteği ile İrlanda edebiyatının devleri arasına girdi. “Sol ayağım” isimli kitabı, yazarın kendi hayat öyküsünü anlatmaktadır.

NEWTON, ISAAC (bilim adamı):
Manik depresif bozukluk tanısı olan Newton, anneannesinin yanında büyüdü23 yaşında matematik alanında önemli bir çalışma olan “diferansiyel ve integral” konusunu ortaya çıkardı. 26 yaşında ilk yansıma teleskopunu üretti. 27 yaşında kuramları açıklamaya başlamış, 45 yaşında yerçekimi ve hareket yasalarının da yer aldığı “Doğa felsefesinin matematik ilkeleri” isimli büyük eserini yayımladı. 62 yaşında “optik inceleme” yapıtını yayınladı.

MOZART WOLFERL (besteci):
Üstün zekalı olan Mozart, müzik yeteneğini 3 yaşında sergilemeye başladı.4 yaşında klavsen çalmaya başladı, 5 yaşında ilk bestesini yaptı. 13 yaşında tüm Avrupa’ yı dolaştı, katıldığı turneler nedeniyle hiç okula gitmedi.

HAWKING, STEPHEN (İngiliz fizikçi):
Motor neurone tanılı Hawkıng, Oxford üniversitesinde doğu bilimleri okuyordu, istediği kadar başarılı olamıyordu. Hastalığını araştırmak için tıp konuları ile ilgilendi, 1967 de Astronomi Enstitüsünde profesör oldu. 1970 de kara delikler üzerinde çalışmaya başladı. Kuantum ve izafet teorilerini kullanarak, kara deliklerden radyasyon yayıldığını keşfetti.

MİTAT ENÇ (bilim admı):
1929 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okurken tutulduğu bir göz hastalığı nedeni ile okulu bırakmıştır. İstanbul ve Viyana da çare aramış fakat bulamamıştır. Daha sonra Viyana Yüksek Pedagoji Enstitüsünde özel eğitim tahsiline başlamıştır. Harvard ve Comombila üniversitelerinde özel eğitim alanın da yüksek lisans yapmıştır.

30 Aralık 2007 Pazar

davranaşı problemi olark değerlendirmenin ölçütleri

Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır.

—Davranışın sergilenmesi sırasında, bireyin çevresi ya da çevresindeki insanlar zarar görüyorlarsa,
—Davranışları bireyin eğitimine engel oluyorsa,
—Davranışları her defasında başka olumsuz davranışların, tepkilerin oluşmasını tetikliyorsa,
—Bireyin sergilediği davranışlar onun sosyal yaşam etkileşimlerinden uzak kalmasına neden oluyor, yalnız kalması sonucunu doğuruyorsa problem davranıştan söz etmek mümkündür.
Dil çıkarma, tükürme, vurma, sallanma, ısırma bunlara örnektir.


İlk etapta sorulması gereken iki soruya yanıt bulmak müdahale için şarttır:
1. Yapılan davranış gerçekten bir problem davranış mıdır? Davranışın
ortadan kalkması gerçekte ne kadar önemlidir? Davranışın ortadan kalkması çocuk için ne kadar gereklidir?

2. Çocuğun gelişim düzeyi nedir? Bu gelişim düzeyi onun bu davranışı sergilememesi için uygun bir düzey midir?

Eğer her iki soru başlığının cevabı müdahaleyi gerektirecek şekildeyse bir sonraki adıma geçilebilir. Bu adıma geçmeden önce akılda tutulması gereken noktalar;
• Tutarlı olmak

• Objektif olmak
• Çevrenin işbirliğini sağlamak
• Sabırlı olmak
• İyi bir gözlemci olmak

—Problem davranışın tam olarak hangi ortamlarda ortaya çıktığını gözlemleyip muhtemel sebepler ortaya koyun.
—Çocuğun sebeplerine, isteklerine ulaşmak için yapmasını istediğiniz davranışı belirleyin.
—Bu hedef davranış olumlu ve gerçekçi olmalıdır. Kendinize şu sorunun cevabını vermeye çalışın bu hedef davranışı sergilemesini niçin istiyorum.
—Çocuğun asıl hedef davranışa varmadan önce yapabileceği daha kolay ve muhtemel davranışlar belirleyin.
—Çocuğa uygun pekiştireçler belirleyin(pekiştireç: davranışın ortaya çıkma sıklığını arttıran etken)Bu pekiştireçleri çeşitlendirmeye çalışın. Kolay ulaşılabilir, çocuk için cazip olan pekiştireçler belirleyin. Bu pekiştireçlerin etkinliğinden emin olunPekiştireci hedef davranışa en yakın olan davranış sergilendiğinde hemen verinHemen hedef davranışın yapılmasını beklemeyin. Çocuğun en ufak olumlu hareketini ödüllendirin.
—Ona tam olarak ne yapmasını istediğinizi, net ve kısa bir biçimde anlatın.

işitme kaybının belirtileri





İşitme engelinin farkına varılması:

Çocuk;

· Sıklıkla ağzını açıyor mu?

· Elini sıklıkla ağzına götürüyor mu?

· Yüksek ve alçak seslere tepki vermiyor mu?

· Konuşan insanların dudaklarına bakıyor mu?

· Konuşan kişinin sıkça sözünü kesiyor mu?

· Konuşurken sesinde monotonluk var mı?

· Bazı sözcükleri sık kullanıyor mu?

· Başını sesin geldiği yöne doğru çeviriyor mu?

· Söylenenleri birkaç kez tekrarlattırıyor mu?

· Sese karşı refleksif hareket ediyor mu?

Eğer bu 10 sorudan 5 ve daha fazlasına cevabınız evetse, işitme yetersizliğinden şüphelenebilirsiniz.

engellilere yönelik tutumlar ve getirileri






ENGELLİLERE YÖNELİK TUTUMLAR


Tutum; kişilere, kümelere, nesne ya da düşüncelere yönelik süreklilik gösteren öncen biçimlenmiş duygu, düşünce ve inançlar bütünüdür. Tutumlar anne ve babalar taklit edilerek öğrenilmiştir. Evde yer alan ortak değer yargılarıyla büyümüş olmanın sonucu olarak kişilere, olaylara, olgulara yönelik ilk tutumlar da oluşmaya başlar. Engellilere yönelik tutumlar 5 yaş sonrasında olumsuzlaşmaya başlar.

Peki; engellilere yönelik olumlu ve olumsuz tutumlar nasıldır?

Olumlu tutum; eğer siz yetersizlikten etkilenmiş bir insanı, önce insan sonra farklı ihtiyaçları olan bir insan olarak görüyorsanız tutumunuz olumludur..örneğin; bedensel engelli bir bireyi önce insan daha sonra hareket edebilmesi için tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyan bir insan olarak düşünmek olumlu tutuma sahip olmaktır. Olumsuz tutum ise; yetersizlikten etkilenmiş bireylerin herhangi bir davranışını sahip olukları yetersizlikle açıklıyorsanız tutumunuz olumsuzdur..örneğin; zihin engelli bireyin toplama işlemini öğrenememesinin sebebini, farklı bir öğretim yöntemine ihtiyacı var şeklinde açıklamak yerine, zihin engelli olduğu için öğrenemiyor şeklinde açıklamak olumsuz tutuma sahip olmaktır.

Engellilere karşı olumsuz tutuma sahip olmak nelere yol açar?

Öğretmen kendinde ya da uyguladığı öğretme yönteminde hata ramak yerine hatayı çocukta buluyor, çünkü öğrenememesinin sebebi bireyin engelli olmasıdır. Tutumlar taklit yoluyla öğrenme sonucu oluşur demiştik, eğer öğretmen olumsuz tutum sergileyen bir öğretmense, onu örnek alan öğrencilerde engellilere karşı olumsuz tutum sahibi olacaklardır, buda normal öğrencilerin, yetersizlikten etkilenmiş bireyleri dışlama eğilimi göstermelerine yol açabilecektir. Olumsuz tutumun getirdiği bir diğer sonuç ise; yetersizlikten etkilenmiş bireylere yönelik her türlü hizmetin önünü tıkamasıdır. Bugün engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik çevresel düzenlemelerden hangisi tam anlamıyla başarıya ulaşmış? Etrafa baktığınızda kaldırımlarda bedensel engelli bireyler için yapılması gereken kaç tane rampa görüyorsunuz? Ya da üst geçit ve alt geçit gibi yerlerde kaç tane engelli asansörü görüyorsunuz, gördüğünüz asansör çalışıyor mu, çalışanlarda gerçekten amacına yönelik mi kullanılıyor? Ya da diğer ülkelerde de kullanılan sesli trafik ışıklarından kaç tane gördünüz yaşadığınız çevrede? Bu örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Bu aksaklığın en önemli nedenlerinden biri de bu düzenlemeleri yapacak kişilerin sahip olduğu olumsuz tutumlardır. Engelli bireyin yaşadığı zorluğu çevresel düzenlemelerin yetersizliğine değil de, bireyin yetersizliğine bağlamaktadırlar buda engellilere yönelik her türlü hizmetin önünü tıkamaktadır..